Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşen Ergenekon gözaltılarının yankıları sürüyor. Tüm Türkiye yaşananlarla ilgili aynı soruları soruyor, sürecin devamında neler olacağı büyük bir merakla bekleniyor.
İşte eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş da Ergenekon gözaltılarıyla ilgili Odatv.com'a çarpıcı açıklamalarda bulundu.
İşte Vural Savaş’tan Ergenekon soruşturmasıyla ilgili ürkütücü bir senaryo…
“Şimdi bu hareketi hakikaten çok iyi değerlendirmemiz lazım. Şu an da Emniyet İstihbaratı’nın başında, zamanın valisi İstanbul Valisi Erol Çakır’ın işte Şeriatçı örgütlere, Fethullahçılara yakındır dediği kişi bulunuyor. Ve daha önce emniyetin namuslu, şerefli pek çok kişisi, bu örgütlenmenin işte Fethullah Gülen’i eleştiren, ABD karşıtı olarak bilinen kim varsa, onları izlenerek hatta düzmece kasetler, vs…ler hazırlayacaklarını, resmi yazılarla İstanbul devlet, o zamanki Devlet Güvenlik Başsavcılığı’na bildirmişlerdir.
Şimdi bakın, ne diyor bu Fethullah Gülen verdiği talimatta; ‘Adliye’nin altını üsütne getirin, hâkim kiralayın’, diyor. Bunun yanında ne diyor? Adliyedeki, mülkiyedeki arkadaşlarımız bizim geleceğimizin teminatıdır ancak tüm anayasal müesseselerdeki kritik noktaları ele geçirmeden yapacağımız her hareket erken. Şimdi, bu kadar geniş kapsamlı bir hareket başladığına göre, demek kafalarındakileri gerçekleştirmenin zamanı geldiğine herhalde inanıyorlar, ben böyle yorumluyorum.
Şimdi hakikaten çok dikkatli hareket etmemiz gereken günlerdir. Ben Mustafa Balbay’la, Sinan Aygün’le, yüzlerce defa açık oturumlara, vs.lere katıldım, çeşitli seyahatlerde birlikte oldum, hiçbir şekilde demokrasi dışı eylemlere sıcak baktıklarını, darbelere sıcak baktıklarını vs… görmedim. Bunların kitap yazarak, konferans vererek, televizyon programlarına katılarak sadece ve sadece AB’nin Türkiye üzerindeki emellerinin iyi olmadığını kanıtlamaya çalışan kimseler.
Özellikle ABD’yi stratejik ortak olarak kabul etmeyen kişiler ve içimizdeki bunların uzantıları yani maşa olarak kullanmaya çalıştığı kişileri de deşifre eden kişiler. Hayat boyunca bunu yapmamışlar, bu aslında Türk Demokrasisi’nin, Atatürk Cumhuriyeti’nin korunması için zaten yapılması gereken şeylerin başında geliyor. Efendim zamanlama da yanlış, her şey yanlış fakat ben size söyleyeyim. Bunlar zaten Fethullah Gülen’in güttüğü kişiler akıllı olsa, vatansever olsa, bu güdüme razı olmazlar zaten.
Şimdi, açık söylüyorum, işte 2002 yılından itibaren, ben Hakimler Savcılar yüksek Kurulu üyeliği de yaptım, ondan sonra Adliye’ye en yakın kişi olarak, tanınan bir kişiyim. Bana zaten gelen bilgiler artık hakim kiralamalarına, ve saireye gerek kalmadığı, boşalan kadrolara ustalıklı şekilde işte o örgüte yakın kişiler atanıyor. Buna Van da dahil, Ankara, İstanbul dışında. Zaten sonuçlarını hemen görmeye başladık.
Ama dikkat edin, bu arada düğme sadece bu şekilde basılmıyor. Yani işte, darbeye karşı yürüyüşler, halk ayaklanmasının provaları vs… hepsi birlikte yapılıyor. Çünkü artık kararlılar, İran’a hareket yaklaşıyor ve Türkiye’yi laik demokratik, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı bir Cumhuriyet olarak yaşatmak istemiyorlar. Bir Ilımlı İslam Cumhuriyeti kurmak istiyorlar. Bunun bütün alt yapısını şimdiye kadar maalesef hazırladılar, içimizdeki hainleri ve saireyi kullanarak, işte Anayasa değişiklikleri de zaten bunun için yapılıyor. Yasama, yürütme elden gitti.
İşte Abdullah Gül’ün seçeceği rektörleri göreceksiniz, Üniversitelerin ne hale geleceğini yakında daha yakından takip edeceksiniz, sıra nereye geldi? Anayasa Mahkemesini, Yüksek Hakimler Kurulu’nu yargıyı ele geçirmek, bir de Türk ordusunu iyice kendi amaçları doğrultusunda dizayn etmek. Adım adım ilerliyorlar. Tabi bizlere düşen de demokrasimizi, laik Cumhuriyetimizi korumak için bu gerçekleri cesaretle ortaya koymak.
Ben tekrar ediyorum, hiçbir şekilde ne Mustafa Balbay ne Sinan Aygün özel sohbetlerimizde konuştuğum kadarıyla şu anda göz altına alınan generallerimizin herhangi bir şekilde yasadışı bir eğilimde, emekli olduktan sonra nasıl bir tutum takındıklarını biliyorum, çanak tutacak kişiler değillerdir. Fakat tabi, İç hizmet Kanunu’nun 35. maddesi gereğince, Cumhuriyetimizi, Anayasal düzenimizi daha doğrusu 35. madde şöyle diyor; Anayasa ile tayin edilmiş Türkiye Cumhuriyetimizi korumak ve kollamak. Bu iş için elbette istihbarat faaliyeti de yapılır, bütün dünyada ordular gerekirse işte basın mensuplarıyla ilişki kurar, bunun kitapları yazılıyor, ve sairesi yazılıyor.
Darbe dışında koruma, kollama, oturup beklemekle ve saire olmaz. Bir de yargının işlemesiyle olur. Ben şahsen darbeleri ve saireleri, yasadışı şeyleri önlemenin tek yolu olarak hukukun işlemesini gördüm, şimdi hukuku ters yönden işletme girişimleri var. Bu karşı devrimin bir hazırlığı maalesef. Elden geldiğince hepimize düşen demokrasimize sahip çıkmak, uyarı görevimizi yapmaya cesaretle devam etmek.”