AKP iktidarı döneminde ihale yolsuzluğunun sembolü haline gelen Ali Dibo’larla başlayan usulsüzlük, yolsuzluk, yetim hakkı yeme, siyasi nüfuz ve iktidar gücü kullanarak yargı denetiminden kurtulmaya çalışma, hayali ihracat vs. iddiaları, Şaban Dişli, Kanal 7, Deniz Feneri derken Dengir Mir Mehmet Fırat ile zirve yaptı. Üstüne üstlük belgelendi de.
Yazılı olmayan etik ve ahlaki kuralların da en az demokratik kurallar kadar geçerli olduğu uygar toplumlarda, böylesi bir durumun muhatapları ne yapar peki? Açın dünya siyasi tarihini anlatan kitaplara bakın, ya da internete girip sorgulayın ve sonuçlarını görün.
Bırakın böylesine belgelerle ortaya konulan somut iddiaları, kamuoyu vicdanında şüphe uyandıran durumlarda bile bu utancı üzerinde taşıyamayanlar, çağdaş, uygar ve demokratik bir toplumun temsilcisi olmanın verdiği sorumlulukla, içine düştükleri aczin gereğini hiç düşünmeden yerine getirirler. Bazı Uzakdoğu ülkelerinde bu gereklilik çok daha başka ritüellere kadar uzanır zaman zaman.
Ama gelin görün ki bir zamanlar, yedi coğrafya ve iklime hükmeden gücünün yanında, ananevi değerleriyle de dünyaya boyun eğdiren bir ulusun anavatanında “yetim hakkı” ve “şeref” kelimelerini ağızlarından düşürmeyenler, alınlarına yapışan “belgeli kara lekenin” gereğini yapacakları yerde, milyonların gözünün içine bakarak pişkin pişkin sırıtıyorlar sadece.
CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu ile AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat arasındaki tarihi düellonun sonucu Türk demokrasisi açısından üzüntü vericidir. Ana muhalefet partisinin temsilcisi tarafından mahkeme kararlarına dayalı belgelerle suçlanan iktidar partisinin iki numaralı ismi, belgeli iddialar karşısında buram buram terlemiş ve koltuğunda geriye kaykılarak ağlanacak haline gülmüştür.
Daha önce enerji bürokratlarının yaptığı yolsuzlukları içeren Beyaz Enerji Operasyonu’nun soruşturma kayıtlarında da adı geçen AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, (söz konusu operasyon AKP Milletvekili Cemal Kaya’nın istifa etmek zorunda kaldığı operasyondu. Kendisi halen AKP milletvekilidir) başını önüne eğip içine düştüğü durumun gereğini yerine getireceğine; herkese yukarıdan bakan tavrı ile burnu havada dolaşmaya devam ediyor maalesef.
Üstüne üstlük, kendisi hakkındaki iddialara cevap veremeyecek kadar acze düşmüşken; bir nevi cingözlük yaparak; dürüstlük ve şeffaflıkta asla yanından bile geçemeyeceği CHP Genel Başkanı Deniz Baykal hakkında "ya tutarsa?" diyerek kurumuş göle maya çalmaya uğraşıyor. Aslı astarı olmadığı defalarca kanıtlanan mesnetsiz iddiaları temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp ortaya sürerek, sözüm ona dikkatleri kendi üzerinden uzaklaştırmak istiyor.
Dünya kamuoyu nezdinde Türk halkını da lekeleyen bu durumun tek çözümü, siyasetteki sınırsız dokunulmazlığın kaldırılmasıdır. Dokunulmazlık, milletvekillerinin sadece ifade özgürlüğü ve siyasi eylemlerine ilişkin olmalıdır. Hayali ihracat, uyuşturucu kaçakçılığı, ihale yolsuzluğu, bağış paralarını hortumlama gibi yüz kızartıcı suçlar söz konusu olduğunda; bu ülkenin cesur savcılarının önüne milletvekili dokunulmazlığı zırhı çıkmamalıdır.
Yetim hakkı yememek, harama uçkur çözmemek ve şan şeref gibi, bu halk için gerçekten de ağır anlam ve değer taşıyan sözcüklerin, hırsızlık, hortumculuk, çalmak gibi hafif kelimelerin altında ezilmesine yol açan AKP iktidarının ve Başbakan Erdoğan’ın, bu ülkenin geleceğinin daha fazla kararmaması için yapması gereken tek şey; CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın “milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması” çağrısına olumlu cevap vermektir.
Yoksa bu iktidarın daha çoook “belgeli kara lekeleri” ortaya çıkacak. Ve bu kara lekeler ortaya çıktıkça bizler de her defasında aynı tekerlemeyi duyacağız:
Ortalık karıştı Dengir Mir Mehmet Fırat,
Haydi koş Deniz Baykal’a iftira at…
Anadolu’da bir söz vardı: “Beyler, her daim bey olur” diye... Dengir Mehmet Fırat da adının önünde yer alan “Mir” (Bey) sıfatına uygun davranıp, en az Şaban Dişli kadar “Mir”liğini ispatlamalıdır