Kürt basınına yönelik baskılar ve sansür uygulamaları basın meslek örgütleri tarafından da görülmüyor. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Doğan Medya Grubu'na yönelik boykot çağrısı üzerine önceki gün olağanüstü toplanan ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Basın Konseyi, Basın Senatosu, Türkiye Gazeteciler Sendikası ve Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin de aralarında bulunduğu basın kuruluşları dün bir bildiri yayınladı.
Bildiride, Erdoğan'ın tutumu 'dünyada eşi benzeri görülmeyen' bir tutum olarak değerlendirilerek, 'Asıl olan ifade özgürlüğüdür. Halkın gerçekleri öğrenme hakkı herkes tarafından her koşulda korunmalıdır' denildi. Ancak ÇGD tarafından Alternatif Gazetesi'nin kapanması konusu gündeme taşınmasına rağmen bildiride bu konuya yer verilmedi. Bu da söz konusu Kürt basını olunca basın kuruluşlarının da sansüre ortak olduğu yorumuna neden oldu.
Bildiride, Erdoğan'ın tutumu 'dünyada eşi benzeri görülmeyen' bir tutum olarak değerlendirilerek, 'Asıl olan ifade özgürlüğüdür. Halkın gerçekleri öğrenme hakkı herkes tarafından her koşulda korunmalıdır' denildi. Ancak ÇGD tarafından Alternatif Gazetesi'nin kapanması konusu gündeme taşınmasına rağmen bildiride bu konuya yer verilmedi. Bu da söz konusu Kürt basını olunca basın kuruluşlarının da sansüre ortak olduğu yorumuna neden oldu.
Alternatif ve Özgür Halk'a destek
Alternatif Gazetesi'ne bir ay yayın durdurma ve Özgür Halk Dergisi'ne kapatma verilmesi bu kez Diyarbakır, Dersim, Ankara ve İstanbul basın açıklamaları ve destek ziyaretleriyle kınandı. Diğer taraftan Türkiye, Özgür Bakış davasından AİHM'de mahkum oldu
Alternatif Gazetesi'nin yayının bir ay durdurulmasına ve Özgür Halk Dergisi'nin kapatılmasına tepki gösteren İHD Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey ve DTP Diyarbakır İl Başkanı Necdet Atalay, Kürt sorununu dillendiren kesimlere karşı ayrımcılık yapıldığını ve çeşitli ceza yöntemleriyle susturulmaya çalışıldığını belirtti.
Alternatif Gazetesi'nin ve Özgür Halk Dergisi'nin kapatılmasına tepki gösteren DTP Diyarbakır İl Başkanı Necdet Atalay, Kürtlerin sorununu dillendiren kesimlere karşı ayrımcılık yapıldığını ve çeşitli ceza yöntemleriyle susturulmaya çalışıldığını söyledi. Atalay, 'Kürtlüğe dair ne varsa gerek mahkeme huzurunda gerek aydın-entelektüel ortamda gerekse devlet bürokrasisi açısında ayrımcılığa maruz kalıyor. Doğan Grubu ve AKP arasındaki polemik çerçevesinde özgür basın tartışılıyor. Ama gerçekten özgürlüğünü, bağımsızlığını yıllardır haberleriyle ispatlamış ve gerçek özgür basın dediğimiz başta Kürt basını ve yine diğer bazı basın organlarının karşılaştığı baskılara kimse değinmiyor' diye konuştu.
Kürtlere yönelik başlayan tasfiye sürecinin basına yapılan saldırıyla devam ettiğini dile getiren Atalay, 'AKP hükümetinin sözde demokrasi açılımlarının kendine demokrasi olduğu özgür basına yönelik baskılar ile ortadır. Genel olarak değerlendirecek olursak Kürtlere yönelik bir tasfiye süreciyle karşı karşıyayız. AKP ve Genelkurmay arasında bütünlük ve devletin ortak siyasetiyle Kürt dinamizmine kazanımlarına ve Kürt hareketine karşı çok ciddi bir tasfiye planıyla karşı karşıyayız' dedi. Atalay, 'Gazeteleri, partileri kapatırsanız karşınızda farklı arayışlar ortaya çıkar' şeklinde konuştu.
İnsanların haber alma ve haber yayma hakkının engellenmemesinin isteyen İHD Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey, 'Yavaş yavaş polis devleti, asker devleti, milliyetçi faşizan tutumuyla demokratik hukuk devletinden uzaklaştığını görmekteyiz. 2002 yılından sonra baskının şiddetin insan hakları ihlallerinin arttığını görmekteyiz. En az insan haklarının yaşandığı yıl 2002 yılıdır. 2003'ün başından itibaren tırmanmaya başlayan insan hakları özellikle son bir yılda daha da artmıştır. Hükümetin orduyla anlaşması sonucu ortaya çıkan gelişmeler bizleri kaygılandırıyor. Özellikle basını susturmak başlı başına bir inkar ve imha konseptini rahat bir şekilde yürürlüğe kurma koşullarını yaratmak amaçlı olduğunu düşünüyoruz.' DİYARBAKIR - DİHA
Mersin'de Azadiya Welat Bürosu'na baskın yapıldı
Alternatif Gazetesi'nin yayınının durdurulması ve Özgür Halk Dergisi'nin kapatılması sonrası bu kez de Kürt kurumları basılmaya başlandı. Azadiya Welat Gazetesi Mersin Bürosu'na dün sabah saatlerinde düzenlenen baskında DİHA muhabiri Murat Kolca ve Azadiya Welat çalışanı Ferit Köylüoğlu gözaltına alındı. İl Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı polisler tarafından yapılan baskın sonrası gözaltına alınan Kolca ve Köylüoğlu ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Öte yandan dün akşam saatlerinde ise Adıyaman'da, 'Eğer Sayın Öcalan demek suç ise ben bu suçu işliyorum ve kendimi ihbar ediyorum' kampanyası çerçevesinde savcılığa dilekçe gönderilmesinin ardından 3 DTP yöneticisi gözaltına alındı. Gözaltına alınan DTP İl Başkan Yardımcısı Zeynep Ölbeci, BDP Adıyaman İl Başkanı Mulla Şahin ve Aziz Akdağ, İl Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.
'Basın özgürlüğü' dediler Alternatif'i görmediler
Kürt basınına yönelik baskılar ve sansür uygulamaları basın meslek örgütleri tarafından da görülmüyor. Başbakan'ın Doğan Medya Grubu'na yönelik boykot çağrısı üzerine olağanüstü toplantı alan, aralarında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Basın Konseyi, Basın Senatosu, Türkiye Gazeteciler Sendikası ve Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin de aralarında bulunduğu basın kuruluşları dün bir bildiri yayınladı. ÇGD tarafından Alternatif Gazetesi'nin kapanması konusu gündeme taşınmasına rağmen bildiride bu konuya yer verilmedi. Bu da söz konusu Kürt basını olunca basın kuruluşlarının da sansüre ortak olduğu yorumuna neden oldu. Toplantıya ilişkin DİHA'ya bilgi veren Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay ise toplantıya Hayat TV ve Alternatif gazetesinin kapatılmasını konusunu getirdiğini ve bunun bildiride yer alması gerektiğini, basın yönelik en fazla dava açıldığı dönemin AKP dönemi olduğunu söyledi.
Türkiye Özgür Bakış'tan mahkum
Özgür Bakış gazetesi çalışanlarından Sakine Aktan'ın bir haberinden dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) yaptığı başvuruda Türkiye, ifade özgürlüğünü ihlale etmekten mahkum oldu. AİHM Sakine Aktan davasını Salı günü karara bağladı. Aktan Özgür Bakış gazetesinin 27 Aralık 1999 tarihli sayısının 11. Sayfasında Kürdistan Gazeteciler Birliği YRK başkanı ile yaptığı bir 'YRK Medya Okulu açıyor' başlıklı röportajdan dolayı 1 yıl 8 ay hapis ve 100 milyon lira para cezasına çarptırıldı. Olayı 2001 yılından bu yana bir çok kez yargılama konusu oldu. AİHM, 'haberin bazı yerlerinde Türk devleti hakkında en negatif bir tablo ortaya koyulmasına ve öyküye düşmanca bir çağrışım vermesine rağmen, şiddette, silahlı direnişe ve ayaklanmaya teşvik etmediğini' kaydetti. Türkiye'yi ifade özgürlüğü hakkını (madde 10) ihlal etmekten mahkum eden AİHM, Aktan'a bin 500 euro manevi tazminat verilmesine karar verdi.
Sine-Sen'den sansüre tepki
Sine Sen Genel Başkanı Yusuf Çetin, DTP'ye açılan kapatma davası, sınır ötesi tezkerenin uzatılması, Alternatif gazetesinin bir ay kapatılması gibi uygulamalara tepki göstererek, aydın ve sanatçılara 'Baskı, sansür ve parti kapatmalara karşı durun' çağrısında bulundu. Son güncel gelişmelere ilişkin Sine Sen Genel Başkanı Yusuf Çetin, sendika binasında basın toplantısı düzenledi. Militarist ve şoven sisteme karşı muhalefet eden muhalif basın keyfi gerekçelerle sürekli kapatıldığını belirten Çetin, 'Bizler haber alma özgürlüğünden mahrum bırakılıyoruz. Gerçek haberi okuduğumuz Alternatif'e ceza verilmiştir. Bu ortamda haber alma ve basın özgürlüğünden söz emek mümkün değildir. Tezkerenin süresi uzatılarak yeniden ölüm ve cenaze törenleri gündeme getirilecek. Savaş bütçesini doğalgaz ve elektrik faturalarımızla ödeyeceğimizi biliyoruz' dedi. Çetin ayrıca DTP'ye kapatma davasının kaygı verici olduğunu belirtti.