Organize işler bunlar!
BU YAZIYI TAM İKİ YIL ÖNCE KALEME ALMIŞTIK. O DÖNEM, YILMAZ ERDOĞAN'IN "ORGANİZE İŞLER" ADLI FİLMİ REVAÇTAYDI. BİZ DE O BAŞLIKTAN YOLA ÇIKARAK, ÜLKEMİZDEKİ DURUMU AKTARMIŞTIK. İKİ YILDAN BU YANA, NE DEĞİŞTİĞİNİ YENİDEN BİRLİKTE GÖZDEN GEÇİRELİM İSTEDİM:
Erbakan zamanıydı. Avrupa'da kurulan Türk menşeli şirketlerin üzerine gidiliyordu. Bu şirketler Avrupa'da ciddi sermaye birikimlerine sahip olmuş ve birçok sektöre yayılmış durumdaydılar. Bu şirketlerin birçoğu yıllardır Avrupa'ya yerleşmiş Türk kökenli vatandaşların katkılarıyla kurulmuştu.
Açıkçasını söylersek birçok insan Avrupa kökenli bu sermaye oluşumuna bu kadar yüklenilmesini Türkiye'de muhafazakâr sermaye çevrelerinin
çabasının sonucu olduğu fikrindeydi.
Şimdi dönüp o yıllara bakınca bu yeşil sermaye oluşumlarını ne kadar "organize işler" yaptıklarını çok iyi anlıyoruz.
Bu şirketlerin hepsi resmen bir dolandırıcılık şebekesi gibi çalışmış ve Avrupa'da sayıları milyonlarla ifade edilen vatandaşlarımızın
birikimlerini çalıp ortadan kaybolmuşlar.
Bu şebeke sadece başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde çalışmıyorlardı. En büyük destek Türkiye'den geliyordu bu şirketlere.
Hem siyasi destek hem de maddi destek.
Şirketlerin inşasında halkın dini inançlarını kullanmak ise en kabul edilemez metotları olmuştu. Ama bu iş bununla kalmadı.
Yapılan profesyonel organizasyonlarla
vatandaşlardan toplanan paralarla kurulan şirketler ard arda ortadan kaybolunca Avrupa'da on binlerce yeşil sermaye mağduru vatandaş oluştu. Başbakan ne zaman yurtdışına çıksa mutlaka mağdur
vatandaşların sitemleriyle karşılaşıyordu.
Necmettin Erbakan döneminde de ardından AKP'nin kurulması aşamasında da Avrupa kökenli yeşil sermaye bu iki parti tarafından açık ya da
gizli bir şekilde kullanıldı. Hatta ve hatta bu sermayenin organizatörleri arasında bulunan kişiler sonrasında meclis koltuklarına dahi oturdular.
Bu yüzdendir ki Almanya'da Başbakana tepki gösteren vatandaşlara Tayyip Erdoğan "kardeşim paranı verirken bana mı sordun? Kime verdinse git ona sor" diyor.
Sonra ülkenin iç işleri bakanı, adalet bakanı, milli eğitim bakanı ve bilumum bakan ama görmeyen insan cenazede birlikte toprak atıyorlar bir merhumun mezarına. Bu kadro çok vatandaşın mezarına toprak atmış olmalı ki, birbirlerini görmüyorlar, fark etmiyorlar. Tavşana kaç, tazıya tut taktiği anlaşılan.
Sinemalarda izlemişsinizdir, Yılmaz Erdoğan'ın Organize İşler filmini. Oto hırsızının işe ilk başlarken öğrendiği bir numara vardır. Köyün delisini tabuta koyarlar ve seni lunaparka götüreceğiz derler.
Tabutun başına takkeli bir kişi vardır ve herkes onu imam zanneder ardından köyün içinden geçerken herkes tabuta el atar. Organize işler burada
başlar.
Tabuta el atanların cüzdanları bir bir çalınır ve ortadan kaybolunur. Tabutu taşıyan cemaat yol ayrımına geldiğinde bu tabutun sahibi kim?
nereye gidecek? diye sorarlar ama ses gelmez. Tabutun içinde ki deli birden tabutu açar ve "lunaparka lunaparka "der.
Hırsızın mahallenin İzzet Abisinden öğrendiği şey organize işler olur ve İzzet Ağabeysi de ona bir temel öğüt verir: bu olayda "Ya tabutun
içinde olacaksın ya taşıyanların içinde ya da organize edenlerden". Ya araklayacan yada araklanacan.
Yeşil sermayenin Akp ortaklığı vatandaşı soktuğu durum budur. "Organize" işlemiş ve vatandaşlar kendi tabutlarını taşır duruma gelmiştir. Şimdide birileri görmezden gelme sırası da iktidara düşmüş.
Cenazede birlikte toprak atar olmuşlar.