Yakup Kepenek - Ankara Pazarı
Hantal Parti?
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, geçen hafta sonu yapılan Parti Meclisi toplantısında:
“Şu anda hantal bir işleyiş var ve parti bu yapısıyla gitmiyor, bunu değiştirmek için
görev de bize düşüyor” diyor.
Önce Baykal’ın yaptığı bu saptama ya da “tanı”nın “çok doğru” olduğunun altı çizilmelidir.
Ancak bunun “nedenleri” ortaya konulmalıdır ki çözüm yolları da açılabilsin.
***
Bir önceki yerel seçimlerden hemen sonra, 18 Mayıs 2004’te, 30 milletvekili arkadaşımızla,
CHP’nin hantallığını dile getirmiş ve özetle “Parti, bu yönetim anlayışıyla ve bu yönetim
yapısıyla başarılı olamaz” diyerek tüzüğün demokratikleşmesi ve programın güncellenmesiyle
ilgili önerilerde bulunmuş ve ardından tüzük kurultayı istemiştik. Üstelik, CHP o seçimlerde
toplam sayısı 3225 dolayındaki belediye başkanlığının, 2’si il, 156’sı ilçe, kalanı da belde olmak
üzere toplam 1186’sında aday bile gösterememişti.
Tüzük değişikliği önerilerimiz, parti içi demokrasinin işlerliğinin sağlanmasını amaçlıyordu: Aday
saptamalarında “önseçim” yapılmasını; örgütlerin görevden alınmasının sınırlandırılmasını,
“seçimle gelen örgütün yine seçimle” görevinden uzaklaştırılmasının kural olmasını; merkez
yönetimi kararıyla üye yazımının keyfilikten çıkarılarak sınırlandırılmasını; karar alma süreçlerinde
Partinin yetkili organ ve kurullarının işlevsel kılınmasını; parti içi seçimlerde “çarşaf liste” uygulamasını
; “parti yönetimine aday olabilmenin kolaylaştırılmasını” istiyorduk.
Genel Başkan ve çevresi bu isteklerimize, bizleri “hainlikle” suçlayarak yanıt verdi ve parti meclis grubunu
olağanüstü toplayarak “Ya bu isteklerden kendi iradenizle vazgeçersiniz ya da ben gereğini yaparım”
diyerek tehditler savurdu. Vazgeçmedik ancak bu istekleri dile getiren milletvekilleri, il ve ilçe başkanları,
belediye başkanları ve diğer partililer CHP’den dışlandı; CHP’de siyaset yapmaları, tamamıyla keyfi bir tutumla
ya da Baykal’a kayıtsız-koşulsuz bağlılık istenerek engellendi. Binlerce partilinin “parti emeği” hiçe sayıldı.
Bu uygulamanın bir sonucu olarak, örgütün ve yönetim organlarının “karar alma mekanizmalarına katılımı”
ortadan kalktı; aday saptamaları ve aynı önemde olmak üzere “siyaset üretimi” tümüyle merkezileştirildi;
giderek tek kişiye, genel başkana bırakıldı.
“Hantallığın” asıl kaynağı budur!
Hantallık, CHP’nin düşünce yapısının “sağcılaşmasına” yol açtı. Partililerin ve örgütlerin çalışmaları, “yalnızca”
genel başkana bağlılık ölçüsüyle değerlendirildi. CHP, ülke ve dünya sorunları karşısında işlevsizleştirildi.
YÖK gibi 12 Eylül kurumlarının “koruyucusu” yapılan parti, bu kurumların bir bir AKP’nin eline düşmesine
yalnızca “tanıklık” ediyor.
***
Basında, önce, CHP’nin “programını yenileyeceği”ne ilişkin çok kısa bir haber yer aldı. Program değişikliği gibi
çok önemli bir konu bile “önemsizleştirilebildi”.
Program değişikliğinin “biçimi ve içeriği” bilinmezliğini koruyordu ki Genel Başkan bu kez, “program ve tüzük”
değişikliklerinin eşzamanlı yapılmasını ve bunların “yılbaşına kadar tamamlanmasını” istiyor. Önemli bir demokratik
yaklaşım da bu “çalışmaların örgütün ve STK’lerin görüşlerine açılacağının” Genel Başkan tarafından açıklanmış
olması! STK’ler bir yana, ancak genel başkanınca “hantallıkla” suçlanan örgüt, program ve tüzük konularında nasıl
katkı yapabilir sorusu havada kalıyor.
Program ve tüzük değişikliğinin içeriğiyle ilgili yine hiçbir açıklama yapılmıyor; sır perdesi aralanmıyor. Yalnız yine
basında, tüzüğün içeriğiyle ilgili bir ipucu var; parti kulislerinden yansıyan: “Baykal’ın kafasında karar alma
mekanizmasının daha pratik işlemesini sağlama düşüncesi var. Bu bir bakıma başkanlık sistemi modeli olarak da
yorumlanabilir” görüşlerine yer verildiği belirtiliyor. Sanki bugün uygulanan örgütlerin ve üst kurulların hiçe sayıldığı
uygulama “başkanlık sistemi” değilmiş gibi.
***
Kuşkusuz eldeki veriler CHP’deki “hantallığın” nasıl giderileceğinin değerlendirilmesi için hiç de yeterli değildir. Ancak
program-tüzük değişikliği süreci CHP’nin yeniden canlanmasına olanak tanımalıdır.
CHP, gerek “partide”, gerekse ülkede demokrasi ve ekonomik gelişme alanlarında “ilerici öncü” niteliğini kazanmalı
ve 2004’te istediğimiz gibi bu girişim güçlü bir “iktidar yürüyüşü”ne dönüşmelidir. Bu da ancak, üyeye, örgüte ve kurullara,
politika önermede ve aday saptamalarında, “görev ve sorumluluk” vermekten; parti içi demokrasiyi tam anlamıyla yaşama
geçirerek “halkla birlikte çözüm” üretmekten geçer.
Başta Genel Başkan Baykal olmak üzere, CHP üst yönetimi, ülkenin bir yol kavşağına sürüklenmekte olduğu bu çok duyarlı
dönemde, bu özveri ve sorumlulukla davranmalıdır.
9 Eylül 2008 - Cumhuriyet